SIFIR (0) KM ALINAN ARAÇTA MEYDANA GELEN MOTOR PROBLEMİ HALİNDE ARACIN AYIPSIZ YENİSİ İLE DEĞİŞİMİ

Otomobil satın alan tüketicilere, ayıpsız bir araç bedeli ödemelerine rağmen ayıplı bir araç teslim edilmesi durumunda mahkemelerin satıcı tarafa "sen ayıplı bir mal satmışssın ayıplı aracı al ve bunu ayıpsız -0- km bir araç ile değiştir" demesinden daha doğal ne olabilir? Aracın ayıbı/arızası önemsenmeyecek, çok küçük ve çok basit bir ayıp olması durumunda yani aracın hacim, miktar ve değer olarak çok küçük bir parçasında önemsiz bir sorun olsa bu parça değiştirilebilir. Ancak aracın neredeyse yeniden imalatı anlamına gelecek komple motor veya şanzıman, fren sistemi, vites ve direksiyon sistemi ve ya diğer önemli parçaların değişiminin gerekrmesi gibi bir tamirata alıcı taraf hangi gerekçe ile zorlanabilir? Otomotiv alıcısı tamir ettirmek veya servis ortamında aracın motorunu değiştirtmek ve bu şekilde bir araç kullanmak için -0- km yeni araç satın almamıştır. Servis ortamında aracın motorunun değişmesi ile fabrika ortamında sorunsuz monte edilmiş orijinal bir araç aynı olabilir mi? Bu tamirat fabrika ortamı ve hassasiyetinde montajı sağlanan, krank/piston/yatak v.b hareketli ve sabit  ilintili parçaların da değişimi ile yani piyasa deyimi ile sandık motor tabir edilen komple motorun degisimi ile servis ortamında sağlanabilecek midir? Fabrika olmayan ve araçların servis tamir ve bakımlarının yapıldığı servis ortamında, fabrika ortamı nasıl sağlanacaktır? Bu mümkün müdür? Otomobil fabrikası ile servis aynı şey midir? Bilindiği üzere otomotiv ithalatçısı şirketler araçları yurtdışından tam montaj olarak ithal etmektedir. Dolayısıyla  fabrika ortamı ve hassasiyetinde montaj mümkün olsa bu şirketlerin aracı Türkiye’de üretmeleri ya da en azından burada montajlamaları gerekmez miydi? Ancak bu yapılmamaktadır. 

Bu tamirat esnasında motorun diğer parçalarla uyumu sağlanabilecek mi? Bu tamirat esnasında motorun oturduğu somun ve vidaların tutturulduğu yerler aynı mukavemeti sağlayabilecek mi? Bu soruların hepsi muallaktır. Peki o zaman otomotiv alıcısı neden tamirata zorlanacaktır. 

Motorunun yenileneceği bu nedenle değer kaybı yaratmayacağına dair yorum ve bakış açısı kabul edilemez. Orijinal herhangi bir şekilde motorunda bir kusur olmayan , dolayısıyla tamir görmemiş ve bu şekilde ithal edilen bir araçla servis ortamında motorun değişen bir aracın aynı olacağı ve aralarında herhangi bir değer kaybı farkı olmayacağını iddia etmek piyasa gerçekleri ile bağdaşmamaktadır. 

Burada kaza neticesi motoru hasar görmüş bir araç olsa ve bu araç servis ortamında motoru komple değişse bu durumda değer kaybı yaratmayacağına dair görüş ileri sürülebilir ancak dava konusu araç imalat hatalıdır! ve bu şekilde imalat hatalı olan bir araç ikinci elde değer kaybı yaratmayacağını iddia etmek mümkün değildir.

Burada genellikle satıcı tarafın zararı düşünülmektedir, peki ayıpsız bedelini ödeyerek araç satın alan tüketici ne olacaktır? Satıcı taraf eğer bir zarar edecekse bu zararı yine kendi kusurlu davranışından yani ayıplı araç satmasından kaynaklanacaktır. Alıcı tarafsa bu zarara ve motoru servis ortamında değişmiş bir araca neden katlanacaktır?  Tüketici mi bu zararı vermektedir ? 

Otomotiv ithalatçısı ve satıcısı olan dev şirketler karşısında zayıf durumda olan tüketiciyi ayıplı araçla baş başa bırakmak ne derece adilane olacaktır.  Avrupa - Amerikan hukuk sistemlerinde bu tarz bir ayıplı araç satışında acaba ağır kusur ve hile ile ayıplı aracı satan otomotiv şirketleri mi korunur yoksa bu aracı satın alan ve satış bedelini de tam ödeyen dürüst alıcı mı? 

Ayrıca motorun değişmesi aracın Tescil Dosyasına dahi işlenmesi mecburi bir işlemdir. Aracın tescil dosyasına durum bildirilecek ve ruhsat değişikliği ile ruhsatnamesindeki motor numarası dahi değişecektir. Bu şekilde işlem gören bir aracın ikinci el değeri de piyasada ciddi miktarda düşeceği açıktır. Bunu söyleyebilmek için  araç değer eksperi dahi olmaya gerek yoktur. Hiç onarılmamış bir araçla tamir görmüş bir aracın aynı olacağı nasıl iddia edilebilir. 

Aracın ayıplı olması müvekkilin maldan beklediği faydayı azaltan maddi ve ekonomik eksiklik içeren bir ayıp olduğu gibi,  motorun fabrikada montaj edilmiş değil, Türkiye’de serviste sonradan takılmış motoru olan bir araçta müvekkilin maldan beklediği faydayı sağlayamayacaktır.

EMSAL NİTELİKTE YARGITAY HUKUK GENEL KURULU  KARARLARI : 

Aynen aşağıdaki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında vurgulandığı üzere tüketiciler bu şekilde tamir görmüş araçlara olan güveni sarsılmaktadır. Aracın motorunun veya bazı önemli parçalarının değişmesi halinde dahi araç orijinal halini kaybedecek, tüketicinin araca duyduğu güven ortadan kalkacak ve araçtan beklediği yarar sağlanamayacaktır. 

 

Hukuk Genel Kurulu Kararları da aynı görüşü benimseyerek dava konusu aracın misli ile değişimi karar verilmiştir: 

YHGK 01.07.2009 tarih 2009/4-246 E. ve 2009/297 K. Sayılı emsal içtihadı aşağıdadır:

"Yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın bir çok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal halini kaybettiği gibi, tüketicinin araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı sağlayamadığı, daha baştan değişiklik talebi iletilmesine karşın, yasal zorunluluğa rağmen davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, tüketicinin bu şekilde aracı değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa kullanmaya zorlanamayacağı belirgindir.

Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir." (Kararın tamamı aşağıdadır.)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarih 2017/19-947 E. 2019/999 K. Sayılı kararında da aynı görüşü devam ettirilmiştir: 

"Yerel Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının servise başvurmak suretiyle ayıp ihbarını süresinde yaptığının kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre motorun yağ yakması nedeniyle sökülerek segmanların değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, bu arızanın satış sözleşmesinin feshini gerektirecek nitelikte ayıp olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu yapılan aracın aynı marka ve model ile BK'nın 203/1. maddesi gereğince yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiştir.

...

Görüldüğü üzere aracın “0” km olarak sahibine teslim edildikten sonra, ardı ardına gerçekleşen arızalar nedeniyle birçok parçasının tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın birçok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal hâlini kaybettiği gibi, motorun da tamamen demonte edilerek parçalarının değiştirilmesinin gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, arızalar giderilse bile alıcının araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı, konforu ve perfonmansı sağlayamadığı, davacı tarafça değişiklik talebi iletilmesine karşın, davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, alıcının değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa aracı bu şekilde kullanmaya zorlanamayacağı, araçtaki bu nitelikte arızaların giderilmesinin aracın gizli ayıplı olduğunu ve değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediğini göstermeyeceği belirgindir. Bu nedenle yeniden bilirkişi raporu alınması somut dosya bakımından yargılamaya bir katkı sağlamayacaktır.

...

Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece verilen direnme kararının gerekçesi, somut olaya uygun düşmemekle beraber sonuç olarak verilen kabul kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle yerindedir.

Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçelerle onanmalıdır." (Kararın tamamı aşağıdadır.)

 

Ekte yer alan bir başka ve 2020 yılına ait Hukuk Genel Kurulu kararında ise sadece 2.000 TL değer kaybı yaratan imalat hatası nedeni ile dahi dava konusu aracın ayıpsız misli ile değişimine dair yerel mahkeme direnme kararını onamıştır. . 

"İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 16.01.2014 tarihli ve 2012/1260 E., 2014/21 K. sayılı kararı ile; “… Tüketici seçimlik hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içerisinde hareket etmek zorundadır. Olayda ayıbın niteliği, tarafların hak ve menfaatleri gözetilmiş, misliyle değiştirmenin aşırı bir dengesizliğe neden olup olmadığı, bedel indirimi uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilmiştir.

Halen toplumun önemli bir kesiminin hayallerinden birisi başını sokacağı konut ise diğeri otomobil sahibi olmaktır. Araç edinebilmek amacıyla ya birikiminin çok önemli bir kısmını kullanmakta ya da kredi alıp ödeyebilmek için uzun sure temel ihtiyaçlarından dahi fedakârlık yapmaktadır.

Davacı bu koşullar altında ve hissiyatla uyuşmazlık konusu ürünü satın almış, ilk sahibi ve kullanıcısı olmuştur.

Satıcının sorumluluğu ayıpsız ve eksiksiz ürünü alıcıya teslim etmektir. Üretim kaynaklı ayıbı satıcı hatta üretici bilmeyebilir. Buna rağmen sonuçlarına katlanmak yasal zorunluluktur.

Bilirkişi raporu, yapılan boya ve tamirat işleminin anlaşılmasının önlenmesi açısından sol arka çamurluğa komple vernik atıldığı, boya ve vernik işçiliğinin iyi olmasının işlemin aracın tüketiciye tesliminden önce fabrika çıkışında veya fabrikadan bayiye getirilmesi sırasında veya bayide meydana geldiği ihtimalini ortaya koyduğu, bu nedenle boyama işleminin aracın tüketiciye tesliminden önce gerçekleştiği kanaatine varılmasında yeterli bulunmuştur.

Başka deyişle satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına imalatçı veya satıcı tarafından tüketicin kolaylıkla okuyabileceği şekilde "özürlüdür" ibaresi içeren bir etiket konulmadığı gibi satım aşamasından önce meydana gelen ayıp boyama ile alıcıdan gizlenmiş, malın ayıplı olduğu hususu tüketiciye verilen faturada belirtilmeden "0" km araç bedeli tahsil olunmuştur. Dolayısı ile satılan malın ayıbı, satıcı tarafından tüketiciden hile ile gizlenmiştir.

Olması gereken ya ayıplı hali ile aracın satışa sunulması ya da boyama işlemi yapıldığı tüketiciye belirtilerek, mevcut haliyle belirlenecek bedel üzerinden ikinci el olarak satışa sunmaktır.

Yoksa bu nedenle araçta oluşan değer kaybının satıcıdan tahsili ile davacıya bu duruma katlanmasını beklemek hakkaniyet kurallarına aykırıdır.

Boyama işlemi, araçta toplam 2.000,00 lira değer kaybına sebep olmuştur. Davacı aracı aldıktan iki ay sonra sol arka çamurluğun alt kısmındaki verniğin atmasını fark edilmeseydi satıcı değer kaybı kadar sebeb(p)siz zenginleşecekti. Davalının iyi niyetle bağdaşmayacak davranışının hukuken korunması mümkün görülmemiştir.

Kaldı ki; ayıplı, defolu ya da kusurlu bir ürünü indirimli fiyata alıp almama tüketicinin tercihine ve onun iradesine bağlıdır. Kusursuz "0" km üretim bedelini ödeyerek aldığı otomobilin sonradan gizli ayıplı çıkması nedeniyle ayıbın tür ve oranı gerekçe gösterilerek, tüketiciyi hukukî ilişkinin başlangıcında düşünmediği ve tercih etmediği seçime zorlamak 4077 sayılı Yasa’nın amaç ve emredici hükümlerine aykırılık oluşturacaktır” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne ve dava konusu aracın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmiştir.

....

Özel Dairece “Somut olayda da iadesine hükmedilen aracın satın alındığı tarih, davacının elinde uzun zaman boyunca herhangi bir yakınma olmaksızın kullanılmış olması, ayıbın mahiyeti dikkate alındığında mahkemenin ayıp oranında hakkaniyet indirimi seçeneğini değerlendirmemesi” bozma nedeni yapılmış ise de Mahkemece tesis edilen ilk kararda bu yön açıkça tartışılmış ve misli ile değişimin taraflar arasındaki hak ve nesafet dengesini bozmayacağı açıklanmıştır. Gerçekten de tüketici, satın aldığı aracın sıfır kilometre araçlardan haklı olarak bekleneceği üzere, hasarsız olduğu düşüncesi ile sözleşmeyi imzalamış ve bu niteliğe göre bedelini ödemiştir. Ne var ki araç satış öncesi aşamada hasar görmesi yahut kusurlu imal edilmesi nedeniyle işlem görmüş ve bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere renk farklılığı olmaması için bagaj kapağına da boya taşırılarak ve boyanın orijinalliği bozularak kusurlu onarımlarla ayıp gizlenmek istenmiştir. Oysa 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesinin altıcı fıkrasının birinci cümlesi gereği, satışa ayıplı şekilde sunulan malda bu yöne ilişkin bir açıklama ve uyarının bulunması zorunludur. Gerek ayıbın açıklanan bu mahiyeti gerekse kusurlu onarımlarla kendisinden gizlenen ayıbın satımdan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkması ve hemen akabinde tüketicinin hakkını elde edebilmek için tüm yasal yolları takip etmesi göz önünde bulundurulduğunda somut olay bakımından malın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmesinin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, araçtaki ayıbın onarım masrafı ve onarıma bağlı değer kaybı toplamının yalnızca 2.000,00TL olduğu, malın değerine kıyasla ayıbın hafifliği dikkate alındığında misli ile değişim yönünde karar verilmesinin taraflar arasındaki hak ve nesafet dengesini bozacağı, bu nedenle Özel Daire kararındaki nedenlerle direnme hükmünün bozulması gerektiği yönünde dile getirilen görüş, açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Sonuç itibariyle usul ve yasaya uygun direnme hükmünün onanmasına karar verilmiştir." (Bkz ekte tamamı yer alan emsal nitelikte Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 23.09.2020 tarihli         2017/633 E.  ,  2020/663 K. Sayılı kararı) 

Yine yeni tarihli bir ticari araç ile ilgili olarak Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen aracın motorunda imalat hatası olması nedeni ile misli ile değişimine dair yerel mahkeme kararı deracattan geçerek hem Bölge Adliye Mahkemesi hem de Yargıtay tarafından onanmıştır:

"Davalı ... Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. vekili, dava konusu aracın ithalatçısı olan davalının aracın satıcısı olmadığından davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, davacının yasal sürede ayıp ihbarında bulunmadığını, aracın onarılarak, davacıya teslim alması için bildirimde bulunulmasına rağmen, aracın davacı tarafından servisten teslim alınmadığını, araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklandığını, onarıldığı halde aracı yetkili servisten almayan davacının araç kira bedeli talep edemeyeceğini, kaldı ki davacının araç kira bedeli ödediğini ispatla yükümlü olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporlarına göre, davaya konu aracın motor bloğunun arızalanması sebebiyle satıcı firmanın yönlendirmesiyle aracın halen bulunduğu serviste onarımının yapıldığı, onarım bedelinin garanti kapsamında davalı üretici ... Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. tarafından karşılandığı, araçtaki ayıbın gizli ayıp olduğunun tespiti üzerine satıcı ve üretici firmaya ayıp ihbarında bulunulduğu, bilirkişi raporları ile ayıbın önemli bir ayıp olduğu ve davacı-alıcının ayıplı malı kullanmaya zorlanamayacağının tespit edildiği, davacının aracın yenisiyle değiştirilmesi yönündeki iradesini tanık anlatımlarıyla ortaya koyduğu, davacının araç kiralama nedeniyle oluşan zararının bilirkişi raporu ile KDV dahil 2.655.-TL olarak tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, aracın davalılara teslimine, misli ile davalılarca müştereken ve müteselsilen sorumluluk uyarınca değiştirilmesine, davacının uğradığı 2.655.-TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hükme karşı davalı ... ... A.Ş. vekili ve davalı ... İnşaat Gıda Otomotiv Nakliye Petrol Ürünleri Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. " (Bkz tamamı ekte yer alan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 23.01.2020 tarih 2018/2890 E.  ,  2020/39 K. Sayılı kararı) 

Yine benzer nitelikte yağ yakma ve motor problemi olan bir araçla ilgili olarak aracın misli ile değişimine dair yerel mahkeme (Asliye Ticaret Mahkemesi) kararı Yargıtay tarafından onanmıştır: 

"Mahkemece, yapılan yargılamada benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının davalılardan satın aldığı aracın gizli ayıplı olduğu, süresinde davalı şirket yetkili servisine ayıbın bildirildiği, ancak sonuç elde edilemediği, araçtaki ayıbın araçtan yararlanmamayı sürekli kılabilecek nitelikte olduğu gerekçesiyle davacının ilk talebinin kabulü ile aracın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 12/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi." Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.02.2018 tarihli 2016/15789 E.  ,  2018/530 K. Sayılı kararının tamamı ektedir.) 

BİR ÇOK EMSAL DAVADA AYIPLI ARACIN AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞİMİNE KARAR VERİLMİŞTİR: 

Ayrıca yine ekte sunduğumuz gibi bir çok dosyada da aracın motor problemi mevcut olduğunda, dava konusu aracı ayıpsız misli ile değişimine kara verilmiştir. (Bkz.ekte yer alan yerel mahkeme ve BAM kararları ) 

Bütün bu nedenlerle TBK 227/4.madde gereğince dava konusu ayıplı aracın ayıpsız benzeri ile değişimi talep edilmiştir. Ancak alıcı bu seçimi ile sözleşmeden dönmüş olmayacağından TBK 227 son fıkranın  gereğince "hakim satılanın onarılmasına ...karar verebilir" hükmü uygulama alanı bulamayacaktır. 

 

7. Alıcının seçimlik hakları

a. Genel olarak

TBK MADDE 227- Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki

seçimlik haklardan birini kullanabilir:

1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.

2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.

3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere

satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.

4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.

Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.

Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın

tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.

Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı

göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.

Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden

dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir. 

 

Otomotiv satın alan şirket veya tüketiciler en azından garanti süresi içerisinde sorunsuz-ayıpsız bir araç kullanmak üzere ve bu amaca hizmet edecek -0 km bir araç kullanmak için araç satın almaktadır. Daha garanti süresinde bir aracı tamirleri ile uğraşmak, aracı tedirgin olarak kullanmak tüketicinin maldan beklediği faydayı elde edemediği anlamına gelmektedir. Özellikle uzun yol seyahatlerinde aracı ile yolda kalabilme tehlikesi tedirginliği ile bu araçlar cı kullanmaktadır. Sonuçta ıssız bir bölgede ve gece yarısı dahi araçtaki problem meydana gelebilir. Bu durumda tabi ki can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürecek bir ortam yaratacaktır. 

 

Bunun dışında yağ eksiltmesi ile ilgili bir aracın tamir edilmesi demek bütün motorunun sökülmesi anlamına gelecektir. Bu durumdaki bir araca tüketicinin artık güvenmesi ve o aracı -0- km orijinal ve hatasız bir araç gibi kullanması beklenemez. Sonuçta araç, motoru ciddi tamirat görmüş kusurlu ve hatalı bir araç haline düşecektir. Her an belki de tamir ve montajdan kaynaklanan başka problemler meydana gelebilecektir. Otomobil gibi can ve mal güvenliğinin teslim edildiği bir malın tamir edilerek kullanılması ve tüketicinin böyle bir araca canını emanet edilmesi beklenemez. 

Onay verilmeyen rıza gösterilmeyen motor değişimi şeklinde tamiratın dahi aracın sorununu gideremeyeceği tüketicinin maldan beklediği faydayı sağlayamayacağı açıktır.  

Tüketici motorunda ciddi sorunlar olan gizli ayıplı araç almak için -0- km yeni araç satın almamaktadır. Böyle araçların tamiri ile uğraşmak içinde yeni araç satın almamaktadır. Orijinal bir araç aldığında güvenerek -0- km yeni bir araç parası ödeyerek araç satın almaktadır . Gizli ayıplı araç satan satıcı ve dahi ithalatçı kanunen sorumlu olduğu ayıpsız misli ile değişim talebini yerine getirmek zorundadır. Güçsüz ve zayıf durumda olan tüketiciye "sen -0- km diye araç satın almışsın ama araç şansına ayıplı çıktı, o zaman gel tamir edelim veya parçaları değiştirelim, sen tamir edilmiş arabayı kullan" anlamına gelecek uygulama adilane olmayacaktır. Gizli ayıp çok küçük ve aracın görünmeyen bir yerinde bir çizik veya boya altı çok küçük bir toz kalması şeklinde olsa tüketiciye bedel indirimi ödenerek belki uyuşmazlık çözülebilir. kaldı ki bu durumda dahi tüketici bunu kabule zorlanamaz. Ancak aracın en önemli parçalarının tamir edilmesi motorunun ve ya yarısının değişmesi yani aracın yarısının ayıplı oması durumunda değer kaybı zararı veya orijinalliğini yitireceği bir tamiratı tüketiciyi kabule zorlamak adilane bir çözüm olamayacaktır.  

 

Ekte sunduğumuz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarih  2017/19-947 E. Ve 2019/999 KARAR Nolu kararında da aynı ilkelere yer verilmiştir. Kaldı ki HGK kararına konu olan olayda ayıbın giderildiği belirtilmiştir. 

 

"Görüldüğü üzere aracın “0” km olarak sahibine teslim edildikten sonra, ardı ardına gerçekleşen arızalar nedeniyle birçok parçasının tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın birçok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal hâlini kaybettiği gibi, motorun da tamamen demonte edilerek parçalarının değiştirilmesinin gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, arızalar giderilse bile alıcının araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı, konforu ve perfonmansı sağlayamadığı, davacı tarafça değişiklik talebi iletilmesine karşın, davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, alıcının değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa aracı bu şekilde kullanmaya zorlanamayacağı, araçtaki bu nitelikte arızaların giderilmesinin aracın gizli ayıplı olduğunu ve değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediğini göstermeyeceği belirgindir. Bu nedenle yeniden bilirkişi raporu alınması somut dosya bakımından yargılamaya bir katkı sağlamayacaktır.

....

Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece verilen direnme kararının gerekçesi, somut olaya uygun düşmemekle beraber sonuç olarak verilen kabul kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle yerindedir."Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarih  2017/19-947 E. Ve 2019/999 KARAR nolu kararın tamamı ektedir. 

 

Yargıtay 13.Hukuk Dairesi kararı da bu yöndedir: 

"Somut olayda davacı her ne kadar aracını arızanın neden kaynaklandığının tespiti için 'beyaz duman atma, su eksiltme, ısıtma bujisi ikaz verme' şikayetleri ile 14.05.2012 tarihinde servise bırakmış ise de sonrasında yapılan motor, turbo, EGR değişimlerine ve onarım hizmetlerine açık onay vermemiştir. Bu tür durumlarda servis tarafından bir tamir işlemi yapılmadan önce tüketicinin açık onayının alınması gereklidir. Arızanın neden kaynaklandığını bilmeyen araç sahibinin, aracı servise bırakması onarım istediği anlamına gelmez. Bu durumda Garanti Belgesi Uygulama Yönetmeliğinin yukarıda bahsedilen hükmü olayda uygulanamaz. O halde mahkemece, davacının davalıdan bedel iadesi talep edebileceği kabul edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeler ile bedel iadesine ilişkin davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.  " Yargıtay 13.HD 1.62015 tarih 2014/9468 E. 2015/17463 Sayılı ilamı . 

Yine bir başka karar da aynı yöndedir: 

"Davacı, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle misli ile değişimine bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu şekilde terditli olarak taleplerini ileten davacının öncelikli talebi dava konusu ayıplı ürünün misli ile değişimi yönünde olup; İİK'nun 24/4. maddesinde, "taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir edilir." hükmünün varlığı karşısında dava konusu otomobilin mislinin stoklarda bulunmaması davacının terditli taleplerinden öncelikli olanın hüküm altına alınmasına engel teşkil etmemektedir. İlk derece mahkemesince de bu husus nazara alınarak doğru bir şekilde hüküm kurulmuş olup, bu husus nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarihli 2017/9123 E.  ,  2020/5506 K Sayılı kararı"

 

 Bunun dışında Yargıtay Hukuk Genel Kuırulunun yine çok yeni bir kararında davacının aracının ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar veren direnme kararı onanmıştır: 

"Gerçekten de tüketici, satın aldığı aracın sıfır kilometre araçlardan haklı olarak bekleneceği üzere, hasarsız olduğu düşüncesi ile sözleşmeyi imzalamış ve bu niteliğe göre bedelini ödemiştir. Ne var ki araç satış öncesi aşamada hasar görmesi yahut kusurlu imal edilmesi nedeniyle işlem görmüş ve bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere renk farklılığı olmaması için bagaj kapağına da boya taşırılarak ve boyanın orijinalliği bozularak kusurlu onarımlarla ayıp gizlenmek istenmiştir. Oysa 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesinin altıcı fıkrasının birinci cümlesi gereği, satışa ayıplı şekilde sunulan malda bu yöne ilişkin bir açıklama ve uyarının bulunması zorunludur. Gerek ayıbın açıklanan bu mahiyeti gerekse kusurlu onarımlarla kendisinden gizlenen ayıbın satımdan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkması ve hemen akabinde tüketicinin hakkını elde edebilmek için tüm yasal yolları takip etmesi göz önünde bulundurulduğunda somut olay bakımından malın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmesinin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.09.2020 tarihli 2017/633 E.  ,  2020/663 K. Ssayılı kararının tamamı ektedir.)

6520 Sayılı Kanunu 12/3 maddesinde belirtildiği üzere "Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz." Dosyamızda aynen Yargıtay kararlarında da açıklandığı şekilde ağır kusur ve hile ile ayıbın gizlendiği açıktır. Servislerin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli aralıklarla tekrarlaması karşısında davada zamanaşımı varlığından da söz edilemez : 

 

Yetkili servis eli ile yapılan incelemede ayıplı aracın gizli ayıplı olduğunu gizlenmiş ise zamanaşımından yararlanılamaz. 

Ayıplı malda ayıbın ağır kusur ve hile ile gizlenip gizlenmediği olgusu hukuki bir değerlendirmedir.  Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu değerlendirmeyi bir kararında son derece açık olarak yapmış ve ağır kusur ve hileyi tanımlamıştır. 

Bununla birlikte sürekli olarak arıza yapan bir ürün ile ilgili olarak da üründe gizli ayıbın varlığı veya satıcı ağır kusurlu kabul edilebileceği için yine süreden bahsetmek mümkün olmayacaktır. 

Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu  23.05.2019 Tarih ve E. 2017/563 K. 2019/605 sy kararında;

 “Nitekim yürürlük tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 4077 sayılı TKHK’nın tüketicinin ayıp nedeniyle sahip olduğu seçimlik haklara ilişkin zamanaşımı süresini öngören 4/4. maddesi şu şekildedir:

Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir…

Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.

Davacı davalı firmadan satın aldığı buzdolabının soğutma işlevini yerine getirememesi nedeniyle 2009 yılında bir, 2010 yılında bir, 2011 yılında ise iki kez yetkili servislere başvurmuş, en son 2012 yılında yine aynı sorunun giderilememesi üzerine malı teslim almak istemeyerek davalıya gönderdiği ihtarname ile zararının giderilmesini talep etmiştir. Davalı satıcı sattığı ürünün onarımını yetkili servisler eliyle yürütmekte olup davacının tüm başvurularına rağmen arızanın giderilemediği dosya kapsamı ile sabit olduğundan somut olayda üretimden kaynaklı gizli ayıp mahiyetindeki arıza yönünden davalı satıcının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir.” (Kararın tamamı ektedir. )

 Araçta üretim veya satımdan önce mevcut olan bir gizli ayıp var ise, Yargıtay’ın istikrarlı kararlarına göre, satıcı ağır kusurlu kabul edilmektedir.

Bu durumda, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 12/3 maddesinde geçen “Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.” hükmüne göre, üretici veya ithalatçı, zaman aşımı savunmasından faydalanamayacaktır. Kaldı ki ayrıca Türk Borçlar Kanunu 231/2. maddesinde de “Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” hükmü mevcuttur.

 

Sonuç olarak yukarıda açıklanan durumlarda motor, şanzıman, debriyaj gibi ayıpla malul araçlarda aracın gizli ayıplı olarak satıldığı durumlarda ayıpsız misli ile (ayıpsız yenisi ile) değiştirilmesi gerekmektedir. 

 

Av.Yusuf AYIK

 

 

 

 

 

 

ÖRNEK MAHKEME KARARI

 TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

                T.C.

          İSTANBUL

2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ




ESAS NO: 

KARAR NO: 

HAKİM: 

KATİP: 

DAVACI : 

VEKİLİ: Av. YUSUF AYIK - Halaskargazi Cad. Küçük Bahçe Sk. No:29 Topdemir İş Merkezi D:18-19 34360 Şişli/ İSTANBUL

DAVALI : 

VEKİLİ: Av. 

DAVALI : 

VEKİLLERİ: Av. 

DAVA: Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Malın Ayıplı Olmasından Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ: 14/11/2018

KARAR TARİHİ: 02/12/2020

GEREKÇELİ KARARIN

YAZILDIĞI TARİH  : 19/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Malın Ayıplı Olmasından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, dosya incelendi.

DAVA:

Davacı vekili dava dilekçesini özetle; Davacı aracı satın alıp kullanmaya başladıktan bir süre sonra garanti kapsamında bir araçta ortaya çıkması beklenmeyecek derecede ciddi sorunlar ortaya çıkmaya başladığını, Bu nedenlerle aracın  yeniden servise götürüldüğünü, Akabinde müvekkil telefonla aranarak ve bu arızanın neden olan kaynağı bulmak için motor kapağının açılması gerektiği ve onay için imza atması istendiğini, Müvekkil motor kapağının açılmasını istemediğini, bunun piyasa koşullarında araçta değer kaybı yaratabileceği kaygıları

nedeniyle başka çözüm sunulumasını istediğini, Ancak arıza tespit edilmeden araç

değişimi ya da iadesi olmayacağını, tek çözümün motor kapağının açılması için onay vermesi gerektiği konusunda ikna edildiğini, Müvekkilin hile ile ve aldatılarak alınan bu onay ile birlikte araçta silindir kapağı değiştirilerek gerekli onarım yapıldığı söylendiğini ve aracın teslim edildiğini,  Fakat daha sonrasında bazı nedenlerden dolayı yeniden servise götürüldüğünü müvekkil diğer seferlerde olduğu gibi ve özellikle bu sefer üstüne basa basa araçta onarım yapılmasını değil araç değişimini talep ettiğini, Bu konuda davalı firmaya mailler attığını, Ancak buna rağmen davalı firma araçtaki problemleri onardığını beyan ederek müvekkilin aracı servisten teslim almasını aksi halde ihtar çekeceklerini söylediklerini, Bunun üzerine müvekkil dava konusu aracı servisten teslim alırken aynen şu şerhi düşerek aracı teslim aldığını,"onarım değil araç değişimi talep etmemize rağmen talebimiz kabul edilmeyerek araçta onarım işlemi yapılmıştır. araç değişimine dair açtığım ve açacağım tüm dava haklarım saklıdır."Yukarıda açıklanan nedenlerle; Gizli ayıplı 3. ... .... plakalı ................ Comfortline ......  marka ve tipindeki aracın davalılara iadesi ile tüm iade ve değişim masrafları davalılara ait olmak üzere müştereken ve müteselsilen  -0- km ayıpsız misli ile değiştirilmesini,  mümkün olmaması halinde terdiden ayıplı aracın uğramış olduğu değer kaybının hesaplanarak şimdilik 5.000 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı şirketlerden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesini, Yargılama masrafları ve vekalet ücretinin müştereken ve müteselsilen davalılara tahmilini arz ve talep ederiz.

CEVAP:

Davalı vekili cevap dilekçesini özetle; Dava konusu araç ticari araç statüsünde olduğundan Asliye Ticaret Mahkemelerinin görev alanına girmesine rağmen dava görevsiz Tüketici Mahkemelerinde açıldığını, Bu nedenle davanın öncelikle Görevsizlik nedeniyle Reddi gerektiğini, Dava konusu araçta, Tüketici Yasası ve ilgili mevzuatta tanımlandığı şekilde herhangi bir ayıp bulunmadığını, Davacı, aracı halihazırda sorunsuz bir şekilde kullanmakta olduğunu, araçta üretim hatası bulunduğundan bahsedilemeyeceğini, Dolayısıyla dava konusu araçta tekrarlayan / giderilemeyen ve araçtan faydalanmayı ortadan kaldıran bir kusur / ayıp / gizli ayıp veya üretim hatası bulunmadığını, Kesinlikle iddiaların kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için Davanın kabulüne gidilecekse, davacı elindeki aracın müvekkile iadesi yönünde hüküm kurularak, araç iadesine bağlı işbu hususların da değerlendirilmesi gerektiğini, Davacı aracı uzun süre kullanmış ve halen kullanmakta olduğundan Türk Borçlar Kanunu’nun 192. maddesi gereğince, Kullanım bedelinin hakkaniyet gereği araç bedelinden mahsubu gerektiğini, Bu maddeye göre, ‘Satış sözleşmesinden dönen alıcı satılanı ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür.’ Aynı şekilde kesinlikle ayıbın kabulü anlamına gelmemek üzere; davanın kabulü ile aracın davalı şirkete iadesi söz konusu olur ise; dava konusu araç üzerinde bulunan/sonradan ortaya çıkabilecek ve yükümlüsünün davacı olduğu; rehin, haciz, vergi borcu ve sair tahditlerin davacı tarafça kaldırılması ve takyidatlardan ari olarak iade edilmesi hususuna hükümde yer verilmesi gerektiğini,  Yukarıda açıklanan ve re’sen gözetilecek bütün nedenlerle; Davanın öncelikle usulden reddine,aksi halde haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER :

1- Dava konusu araca ilişkin servis formları,  

2- Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Poliçe hasar bilgisi, 

3- Araç Trafik Sicil Kaydı   

4-Doğuş Oto Pazarlama ve Ticaret A.Ş yazı cevabı ve ekleri,

5- Bilirkişi İnceleme ve Raporu 

Yukarıda delil olarak belirtilen tüm bilgi ve belgeler ilgili kurumlardan getirtilmiş ve araç üzerinde bire bir inceleme yapılarak dava konusu aracın ayıplı olup olmadığı noktasında dosya 3'lü Makine Yüksek Mühendisi bilirkişi Heyetine tevdi edilmiştir. 




04/03/2020 Tarihli bilirkişi raporunu özetle; Davaci......... 2016 model aracı satın almasını takip eden süreçte soğutucu akışkan kaybına bağlt olan ciddi bir sorun yaşamıştır. Bu sorun servis kayıtlarında görüldüğü gibi davalı firma tarafından uzun süre çözülememiş ve EGR soğutucu, intercooler ve son olarak da motor silindir kapağı değiştirilerek sorun giderilmeye çalışılmıştır .Bu arıza son etapta çözülmüş görünse de tekrarlamayacağı konusunda kesin bir güven oluşmamaktadır. İçten yanmalı motorlarda benzin veya dizel yakıtın yüksek sıcaklık ve basınç altında yanması neticesinde ortaya çıkan isinin meydana getirdiği sıcaklık ,soğutucu sistemler yardımı ile dengelenmektedir. Sonuç olarak soğutucu sistemler aracın en önemli Ünitelerinden biridir. Bu sistemin çeşitli kısımlarından farklı tarihlerde arızalar ortaya çıkardığı anlaşılmak ile aracın Üretim hatalı olduğu ve davalı firma tarafından çok sayıdaki servis kayıtlarına rağmen onanm tamamlanamamıştır. ............. model araçta motor kapağinin değiştirilmesi nedeni ve aracın onarıminin tekrar yapılarak davacıya teslimi halinde araçtaki değer kaybı 15.000.-TL'dir. ........... 2016 model aracın geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde meydana gelen değer kaybı ise 2.500.-TL olarak belirlenmiştir.




Tüm Deliler Değerlendirildiğinde ve Tüm Dosyanın Tetkikinde;

Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketten alınan aracın ayıplı olması nedeniyle aracın misli ile değişimini talep ettiği görülmüştür. 

Araca ilişkin servis kayıtları ve ilgili servislerden getirtilmiş ve konusunda uzman Üçlü Makine mühendisi bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. 

Dosyaya sunulan 04.03.2020 tarihli heyet bilirkişi raporunda özetle; "Sonuç olarak soğutucu sistemler aracın en önemli ünitelerinden biridir. Bu sistemin çeşitli kısımlarından farklı tarihlerde arızalar ortaya çıktığı anlaşılmak ile aracın üretim hatalı olduğu ve  davalı firma tarafından çok sayıdaki servis kayıtlarına rağmen onarım tamamlanamamıştır. ................        model aracın geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde meydana gelen değer kaybı ise 2.500,00 TL olarak belirlenmiştir." şeklinde rapor sunulmuştur.

Dava dosyası incelendiğinde davacı tüketicinin satın almış olduğu araç için bir çok kez servise gittiği özellikle bilirkişi raporunda belirtilen özellikte motordaki soğutma sisteminden kaynaklı arızaların oluştuğu, her ne kadar servis tarafından araca müdahale edilip onarımının gerçekleştiği görülse de aynı arızanın yıl içerisinde dört beş kez tekrarlandığı ve sonuç olarak çok sayıdaki servis kaydına göre onarımın bir türlü tamamlanamadığı görülmüştür. Satışa konu araç üzerinde yaptırılan hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre de aracın üretimden kaynaklı ayıplı olduğu tespit edilmiştir. 

6502 sayılı yasanın 11. Maddesinde malın ayıplı olması durumunda tüketici satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, İmkân varsa satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme veya satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme ya da aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme hakkına sahiptir.

Alınan bilirkişi raporu doğrultusunda satılanın üretimden kaynaklı ayıplı olduğu açık olup, davacı dava dilekçesinde misli ile değişim seçim hakkını kullanmıştır. Her ne kadar tüketici öncelikle serviste aracın onarım hakkını kullanmış ise de gerçekleşen onarım hizmetleri sonucunda arızanın bir türlü giderilemediği ve aracın sorunsuz olarak tüketiciye teslim edilemediği (Her teslim sonrasında aynı arıza nüksetmiştir.) görülmektedir. Ayrıca bu arızalar tüketici açısından maldan yararlanamamayı sürekli hale getirmiştir. Yani aracın onarımı bir türlü tam anlamı ile gerçekleşememiştir. Tabiri caizse araçta onarımı olmayan bir arıza bulmaktadır ve bu arıza süreklilik arz etmektedir. Bu durumda tüketicinin aracın misli ile değişimini talep etme talebi en doğal hakkıdır. 

 Ne var ki araca ilişkin tramer kaydında aracın davacı elinde iken davadan önce  maddi hasarlı kazaya karıştığı görülmüştür. Alınan bilirkişi raporunda bu kaza nedeniyle araçta 2.500,00 TL değer kaybının oluştuğu belirtilmiştir. 

Satın alınan aracın üretimden kaynaklı ayıplı olması sebebiyle 6502 sayılı yasanın 11. Maddesi gereğince yukarıda anlatılan gerekçeler ışığında davacının davasının kabulüne aracın davacı elinde iken oluşan 2.500,00 TL değer kaybının davacıdan alınarak davalıya verilmesi mukabilinde aracın misli ile değiştirilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.




HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;

1-Davacının davasının KABULÜ ile, öncelikle aracın davacı elindeyken oluşmuş kaza neticesinde meydana gelmiş 2.500,00 TL değer kaybının davacıdan alınarak davalılara ödenmesi mukabilinde ayıplı olduğu anlaşılan ve ................... model aracı davacının elindeyken oluşmuş her türlü kısıtlamalardan vergi ve trafik cezalarından arındırılmış olarak davalılara iadesine, dava konusu aracın iadesi sonucunda aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, 

2-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 8.709,25 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,

3-Avukatlık ücreti tarifesi gereğince ............ TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, 

4-Davacı tarafından yapılan 99,00 TL tebligat ve müzekkere, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.599,00 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,

5- Bakiye gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, 

İlişkin kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar hazır olan tarafların yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.02/12/2020




Katip ..                   Hakim ....

¸e-imzalıdır                            ¸e-imzalıdır 

 

 

 

 



 

 

 

 

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/19-947

KARAR NO   : 2019/999

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ             : Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ                       : 22/03/2016

NUMARASI                : 2016/43 - 2016/165

DAVACI                      : C.Ö. vekili Av. E.E.

DAVALI                       : G. A.Ş. vekilleri Av. B.S., Av. S.G. ve diğerleri

İHBAR OLUNAN        : M. Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş. vekili Av. R.K.

Taraflar arasındaki “ayıplı malın misli ile değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.10.2014 tarihli ve 2013/222 E., 2014/391 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.03.2015 tarihli ve 2015/260 E., 2016/3665 K. sayılı kararı ile; 

"... Davacı, 26.08.2008 tarihinde davalı şirketten 2009 model araç satın aldığını, araçta ilk günden itibaren arızaların meydana geldiğini, yapılan başvuru üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin aracın teslim alınarak yenisi ile değiştirilmesine karar verdiğini iddia ederek, aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

Davalı vekili, yetkili servis olan davacının, dava konusu aracı ticari işlerinde kullandığını, bu nedenle 4077 sayılı Yasa hükümlerinin olayda uygulanmayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, arızaların üretim hatasından değil, kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının onarım yönünde seçimlik hakkını kullanmış olup, aracın değiştirilmesini talep ettiği halde aracı kullanmaya devam ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. 

Mahkemece; 26.08.2008 tarihinde satın alınan aracın 31.07.2008 tarihinde davacıya teslim edildiği, davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı, davacının ayıp ihbarını TTK’nun 25/3 maddesi gereğince süresinde yapmadığından satılanı bu şekliyle kabul etmiş sayılacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. 

Dairemizin 2012/4885 E., 2012/11703 K. sayılı ve 12.07.2012 tarihli bozma ilamı ile, ''somut olayda, dava konusu araçta ilk günden itibaren arızalar söz konusu olduğu, bu nedenle garanti süresi içerisinde birçok kez servise başvurulduğu ileri sürülmüş ve servis kayıtları dosyaya sunulmuştur. Araç ile ilgili servis kayıtları, garanti belgesi vs. evrak incelemesi ile araçtaki arızanın belirlenmesi özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiği kabul edilmelidir. Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişiden iddia ve savunma çerçevesinde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir'' gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davacının servise başvurmak suretiyle ayıp ihbarını süresinde yaptığının kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre motorun yağ yakması nedeniyle sökülerek sekmanların değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, bu arızanın satış sözleşmesinin feshini gerektirecek nitelikte ayıp olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu yapılan aracın aynı marka ve model ile BK'nun 203/1. maddesi gereğince yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı G. A.Ş. vekilince temyiz edilmiştir.

Dava ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Dairemizin 2012/4885 E., 2012/11703 K. sayılı ve 12.07.2012 tarihli bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.

Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında, bilirkişilerin davaya konu araç üzerinde herhangi bir teknik inceleme yapmadıkları gibi davacının dava dilekçesinde belirttiği arızaların giderilip giderilmediği, söz konusu arızaların gizli ayıp niteliğinde olup olmadığı tespit edilmemiştir.

Mahkemece yapılacak iş; konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla dava konusu araç üzerinde teknik inceleme yaptırılıp, tarafların iddia ve savunmaları ile mahkemece alınan daha önceki bilirkişi raporlarına yapılan itirazlar hep birlikte değerlendirilerek, davaya konu araçtaki arızanın giderilip giderilmediği, arıza giderilmiş ise davacının arızanın giderilmesi yönünde talep hakkını kullanmış olması nedeniyle aracın yenisi ile değiştirilmesi isteminde bulunamayacağı, ancak var ise araçtaki değer kaybını talep edebileceği hususları da dikkate alınarak, toplanan tüm delillere göre yapılacak değerlendirme sonucu uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…"

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi istemine ilişkindir.

Davacı; 26.08.2008 tarihinde davalı şirketten 2009 model araç satın aldığını, ilk günden itibaren aracın direksiyonunda titremeler, kapılarda, frende ve koltuklarda ayarsızlıklar gibi problemlerle karşılaştığını, yapmış olduğu başvuru üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin aracın teslim alınarak yenisi ile değiştirilmesine karar verdiğini ileri sürerek aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; yetkili servis olan davacının dava konusu aracı ticari işlerinde kullandığından olayda 4077 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmayacağını, talebin zamanaşıma uğradığını, arızaların üretim hatasından değil, kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının onarım yönünde seçimlik hakkını kullanmış olduğunu ve aracın değiştirilmesini talep ettiği hâlde aracı kullanmaya devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; aracın 26.08.2008 tarihinde satın alındığı, davanın zaman aşımı süresi içinde açıldığı, davacının ayıp ihbarını TTK’nın 25/3. maddesi gereğince süresinde yapmadığından satılanı bu şekliyle kabul etmiş sayılacağı, davacının satılan şeyi yenisiyle değiştirme hakkını kaybettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 

Davacının temyizi üzerine hüküm Özel Dairece; somut olayda dava konusu araçta ilk günden itibaren arızalar söz konusu olduğu, bu nedenle garanti süresi içerisinde birçok kez servise başvurulduğunun ileri sürülerek servis kayıtlarının dosyaya sunulduğu, araç ile ilgili servis kayıtları, garanti belgesi vs. evrakın incelemesi ile araçtaki arızanın belirlenmesinin özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiği, mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişiden iddia ve savunma çerçevesinde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının servise başvurmak suretiyle ayıp ihbarını süresinde yaptığının kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre motorun yağ yakması nedeniyle sökülerek segmanların değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, bu arızanın satış sözleşmesinin feshini gerektirecek nitelikte ayıp olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu yapılan aracın aynı marka ve model ile BK'nın 203/1. maddesi gereğince yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; Özel Dairece verilen ilk kararda araç üzerinde herhangi bir teknik inceleme yapılmadığı şeklinde bir gerekçe yer almadığı, araç üzerinde inceleme yapmak gerektiği yönündeki belirlemenin bilirkişilerce yapılmasının gerektiği, bilirkişilerin böyle bir zorunluluktan ve ihtiyaçtan bahsetmedikleri, ilk bozma ilamında belirtilen şekilde rapor alınmasına rağmen bozma kapsamında olmayan bir konuda yeniden bozma kararı verilmesinin usul kurallarına ve hakkaniyete uygun olmadığı, davanın 28.04.2011’de açıldığı gözetildiğinde uyuşmazlıkta mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun uygulanması gerektiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan ücretsiz onarım hakkının 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda yer almadığı, buna rağmen Özel Dairece geçmişe etkili kuralı bertaraf edilerek “davacının arızanın giderilmesi yönündeki talep hakkını kullanmış olması nedeniyle değiştirilmesi isteminde bulunamayacağı” gerekçesine dayanılmasının da doğru olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yerel mahkemece uyulan bozma kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, burada varılacak sonuca göre konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla dava konusu araç üzerinde teknik inceleme yaptırılıp, dava konu araçtaki arızanın giderilip giderilmediği, söz konusu arızaların gizli ayıp niteliğinde olup olmadığının tespit edilip edilmediği, arızanın giderildiğinin kabulü hâlinde davacının arızanın giderilmesi yönünde talep hakkını kullanmış olması nedeniyle aracın yenisiyle değiştirilmesi istemi yerine ancak var ise araçtaki değer kaybını mı talep edebileceği hususları da dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmasının ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle yasal mevzuatın ve konu ile ilgili kavramların irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 194. maddesi;

“Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.

Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür.” hükmünü içermektedir. 

Aynı Kanun’un 202. maddesinde;

“Bayiin tekeffülü altındaki mebiin ayıbı anlaşıldığı zaman müşteri muhayyerdir. Dilerse mebii redde hazır olduğunu beyanla bey'in fesh edilmesini, dilerse mebii alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder.

Hakim, müşterinin mebii ret davası üzerine hal icabı bey'in feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir.

Kıymetinin noksanı mebiin semenine müsavi ise müşteri ancak bey'in feshini talep edebilir.” düzenlemesine yer verilmiş iken; 203. maddesinde ise;

“Mebi, miktarı muayyen misli şeylerden ise müşteri dilerse fesih veya semenin tenzilinden hiç birini talep etmeyip mebiin ayıptan ari mislile değiştirilmesini dava edebilir.

Mebi, başka bir yerden gönderilmiyorsa bayiin de müşteriye derhal ayıptan ari mislini teslim ve müşterinin düçar olduğu zararı tamamen tazmin ederek aleyhine ikame edilecek davadan kurtulmağa salahiyeti vardır.” amir hükmü yer almaktadır. 

Taraflar arasındaki ihtilafın BK 194 ve devamı maddelerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre; satıcı, satılandan yararlanmayı ortadan kaldıran ayıptan, ayıbın meydana gelmesinde kusuru olmasa bile alıcıya karşı sorumludur. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 25/3. maddesine göre ticari işlerde satılan malın ayıbı açıkça belli ise 2 gün, açıkça belli değil ise 8 gün içinde muayene etme ve tespit edilen ayıbın ihbarı zorunludur. Ayıbın gizli olması hâlinde, anılan 25. maddenin BK’nın 207. maddesine atfı nedeniyle nihayet altı ay içinde bu konudaki davanın açılması gerekmektedir.

Dosyadaki belirlemelerden davacının ayıbı usulüne uygun şekilde bildirdiği ve davanın süresinde açıldığı hususunda bir uyuşmazlık yoktur. 

Kanundaki düzenlemeler göstermektedir ki; satılanın ayıplı olduğunun anlaşılması üzerine alıcının BK’nın 202. maddesine göre alıcı satılanı iadeye hazır olduğunu beyanla satımın feshini veya satılanı muhafaza ile satış bedelinin indirilmesini isteyebileceği gibi, BK’nın 203. maddesine göre satılan muayyen misli şeylerden ise, satılanın ayıptan ari misli ile değiştirilmesini isteyebilir. Dava konusu olan araç miktarı belli ve misli ile temini mümkündür. Davacı tercih hakkını ayıptan ari yenisiyle değiştirilmesi yönünde kullanmıştır.

Davaya konu aracın D. marka L. M.V tipinde, 2009 model, 4 silindirli, dizel yakıtlı olduğu ve 26.08.2008 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Davacı alınan beyanında aracı aldığı tarihten itibaren aracın direksiyonda titreme, kapılarında ayarsızlık, freninde sorun olduğu için ben doğrudan servise gittiğini, çeşitli işlemler yapılmasına rağmen servis tarafından tutanak düzenlenmediğini, araç 30.000 km’ye geldiğinde titremenin lastiklerden kaynaklandığını söylediklerinden kendi parası ile lastikleri değiştirdiğini, 40.000 km'ye geldiğinde de yağ lambasının yanıp söndüğünü belirtmiştir. Dosya kapsamında bulunan iş emirlerinden ve alınan bilirkişi raporlarından 17.09.2009 tarihinde 27.391 km’de garanti kapsamında sağ dikiz aynasının, 22.04.2010 tarihinde 43.826 km’de yağ eksiltiyor şikâyeti ile servise giren aracın piston segmanının, garanti kapsamında kol yatak takımının, 16.07.2010 tarihinde 51.515 km’de garanti kapsamında sağ ve sol rot başlarının, 28.07.2010 tarihinde 53.693 km’de garantiden aks keçesinin, tranself trj gibi parçalarının, 16.08.2010 tarihinde 55.854 km’de akünün, 22.09.2010 tarihinde 59.201 km’de bakım yapılarak soyulma olan direksiyon simidinin, 05.11.2010 tarihinde 62.372 km’de hidrolik direksiyon pompasının, 24.03.2011 tarihinde 76.209 km’de fren balatalarının, hava filtresinin, yağ filtresinin değiştirilmiş olduğu tespit edilmiş; sağ dikiz aynasının değişimi, lastiklerden dolayı aracın ses yapması gibi arızalar aracın değiştirilmesini gerektirecek arızalar olmadığından, arızaların garanti kapsamında onarımlarının bedelsiz yapılmış olması ve tekrarlamamış olması nedeniyle aracın değiştirilmesini gerektirecek şartların oluşmadığı, ancak motorun yağ yakması nedeni ile sökülerek segmanlarının değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, zira bu arızanın sözleşmenin feshini gerektirebilecek nitelikte gizli ayıp olduğu, iş emirlerinden periyodik bakımlarını yaptırdığı anlaşılan dava konusu aracın 43.826 km’de demonte edilerek piston segman değiştirilmesinin normal bir süreç olmadığı, motorun normal veya muadillerininki gibi olmamasının, motor kusurlarının bulunmasının tahsis veya kullanım amacı bakımından tüketicinin beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran ve aracın ikinci el satış aşamasında değerini düşürücü nitelikte olduğu bahse konu hatadan dolayı tüketicinin herhangi bir kusur ve ihmalinin bulunmadığı yönünde görüş beyan edilmiştir.

Görüldüğü üzere aracın “0” km olarak sahibine teslim edildikten sonra, ardı ardına gerçekleşen arızalar nedeniyle birçok parçasının tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın birçok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal hâlini kaybettiği gibi, motorun da tamamen demonte edilerek parçalarının değiştirilmesinin gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, arızalar giderilse bile alıcının araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı, konforu ve perfonmansı sağlayamadığı, davacı tarafça değişiklik talebi iletilmesine karşın, davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, alıcının değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa aracı bu şekilde kullanmaya zorlanamayacağı, araçtaki bu nitelikte arızaların giderilmesinin aracın gizli ayıplı olduğunu ve değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediğini göstermeyeceği belirgindir. Bu nedenle yeniden bilirkişi raporu alınması somut dosya bakımından yargılamaya bir katkı sağlamayacaktır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında alınan bilirkişi raporunun yeterli olmadığı, araç üzerinde teknik inceleme yapılarak ayıpların onarıma rağmen devam edip etmediği, arızaların onarımından dolayı araçta bir değer kaybının olup olmadığı, davacının ücretsiz onarım talebinin içeriği, onarımdan dolayı araçta bir değer kaybının bulunup bulunmadığı, araçta meydana gelen arızaların sıklığı ve niteliğinin tespiti ile sonucuna göre, hak ve menfaatler dengesini aşırı ölçüde bozması halinde ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme ya da misli ile değiştirme hakkının olup olmadığı da değerlendirilerek sonuca varılması gerektiği gerekçesiyle Özel Daire bozma kararı genişletilmek suretiyle kararın bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece verilen direnme kararının gerekçesi, somut olaya uygun düşmemekle beraber sonuç olarak verilen kabul kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle yerindedir.

Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçelerle onanmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (1.604,38TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.10.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

 

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 19 üyenin 16'sı ONAMA, 3'ü ise İLAVELİ BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.

 

 

 

 

 

Karar İçeriği

13. Hukuk Dairesi         2017/9123 E.  ,  2020/5506 K.

 

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

 

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla İzmir 3. Tüketici Mahkemesince 2016/2162 esas 2017/61 karar sayılı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulüne kısmen reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nin 2017/841-2017/1104 karar sayılı kararının süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

 

K A R A R

 

Davacı, 30.11.2011 tarihinde dava konusu otomobili satın aldığını, aracın üretim hatası nedeniyle sürekli arıza çıkardığını, bu haliyle aracın gizli ayıplı olduğunu ileri sürerek, dava konusu otomobilin ayıpsız misli ile değişimine, bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, açılan davanın haksız olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

İlk derece yargılama makamınca, davanın kabulü ile, T.K.H.K'nın 4. ve 13. maddeleri gereğince gizli ayıplı olduğu anlaşılan 2012 model ... şasi nolu, İND ... motor nolu, 54.397,94 lira fatura bedelli ... plaka sayılı ... tip dizel aracın davalıya takyidatsız olarak iadesi ve 2.000,00 TL değer kaybının davalılara verilmesi halinde ayıpsız misli ile değiştirilmesine, infaz sırasında aracın temin edilememesi halinde İİK'nın 24. maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verilmiş; davalıların istinaf talebi İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince incelenerek; davalıların istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 21/02/2017 günlü 2016/2162 Esas 2017/61 karar sayılı kararının kaldırılmasına; davanın kabulüne, ayıplı aracın davalılara iadesine, 2.000,00 TL değer kaybının düşülerek 52.397,94 TL'nin teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karar, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle misli ile değişimine bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu şekilde terditli olarak taleplerini ileten davacının öncelikli talebi dava konusu ayıplı ürünün misli ile değişimi yönünde olup; İİK'nun 24/4. maddesinde, "taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir edilir." hükmünün varlığı karşısında dava konusu otomobilin mislinin stoklarda bulunmaması davacının terditli taleplerinden öncelikli olanın hüküm altına alınmasına engel teşkil etmemektedir. İlk derece mahkemesince de bu husus nazara alınarak doğru bir şekilde hüküm kurulmuş olup, bu husus nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 30/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

 

 

Hukuk Genel Kurulu         2017/633 E.  ,  2020/663 K.

 

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

 

Taraflar arasındaki “ayıplı malın misli ile değişimi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 3. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

 

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

Davacı vekili 02.11.2012 tarihinde işleme konulan tarihsiz dava dilekçesinde; müvekkilinin 25.08.2010 tarihinde Renault marka araç bayii olan davalı ... Otomobilcilik Yedek Parça Turz. Nak. İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’den (... Oto. Ltd. Şti.) Symbol 2011 model sıfır km araç satın aldığını, iki ay sonra aracın sol arka çamurluğunun alt kısmındaki verniğin attığını fark ettiğini, bunun üzerine aracı yetkili servise götürdüğünü ve aracın boyanmış olduğunu öğrendiğini, davalılardan ayıp nedeniyle malın yenisi ile değiştirilmesi talebinde bulunduğunu ancak talebinin yerine getirilmediğini, bu hususta keşide ettiği ihtarnamesinden ve lehine tesis edilen tüketici hakem heyeti kararından da sonuç alamadığını ileri sürerek gizli ayıplı bulunan aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

Davalı... Motorlu Araçlar İmal Satış A.Ş. (Mais A.Ş.) vekili cevabında; süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, araçta üretimden kaynaklı herhangi bir kusurun mevcut olmadığını, vernik atması şeklindeki problemin davacı hatasından da kaynaklanmış olabileceğini, garanti süresi boyunca sorunsuz kullanılan aracın, teslim tarihinden iki yıla yakın süre geçtikten sonra önemli vasıfta kabul edilemeyecek bir ayıp iddiasına dayanılarak misli ile değişim istenmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı gibi değişime ilişkin yasal koşulların da oluşmadığını, değişim yönünde verilecek bir kararın davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı ... Oto. Ltd. Şti. ise davaya cevap vermemiştir.

Mahkeme Kararı:

İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 16.01.2014 tarihli ve 2012/1260 E., 2014/21 K. sayılı kararı ile; “… Tüketici seçimlik hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içerisinde hareket etmek zorundadır. Olayda ayıbın niteliği, tarafların hak ve menfaatleri gözetilmiş, misliyle değiştirmenin aşırı bir dengesizliğe neden olup olmadığı, bedel indirimi uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilmiştir.

Halen toplumun önemli bir kesiminin hayallerinden birisi başını sokacağı konut ise diğeri otomobil sahibi olmaktır. Araç edinebilmek amacıyla ya birikiminin çok önemli bir kısmını kullanmakta ya da kredi alıp ödeyebilmek için uzun sure temel ihtiyaçlarından dahi fedakârlık yapmaktadır.

Davacı bu koşullar altında ve hissiyatla uyuşmazlık konusu ürünü satın almış, ilk sahibi ve kullanıcısı olmuştur.

Satıcının sorumluluğu ayıpsız ve eksiksiz ürünü alıcıya teslim etmektir. Üretim kaynaklı ayıbı satıcı hatta üretici bilmeyebilir. Buna rağmen sonuçlarına katlanmak yasal zorunluluktur.

Bilirkişi raporu, yapılan boya ve tamirat işleminin anlaşılmasının önlenmesi açısından sol arka çamurluğa komple vernik atıldığı, boya ve vernik işçiliğinin iyi olmasının işlemin aracın tüketiciye tesliminden önce fabrika çıkışında veya fabrikadan bayiye getirilmesi sırasında veya bayide meydana geldiği ihtimalini ortaya koyduğu, bu nedenle boyama işleminin aracın tüketiciye tesliminden önce gerçekleştiği kanaatine varılmasında yeterli bulunmuştur.

Başka deyişle satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına imalatçı veya satıcı tarafından tüketicin kolaylıkla okuyabileceği şekilde "özürlüdür" ibaresi içeren bir etiket konulmadığı gibi satım aşamasından önce meydana gelen ayıp boyama ile alıcıdan gizlenmiş, malın ayıplı olduğu hususu tüketiciye verilen faturada belirtilmeden "0" km araç bedeli tahsil olunmuştur. Dolayısı ile satılan malın ayıbı, satıcı tarafından tüketiciden hile ile gizlenmiştir.

Olması gereken ya ayıplı hali ile aracın satışa sunulması ya da boyama işlemi yapıldığı tüketiciye belirtilerek, mevcut haliyle belirlenecek bedel üzerinden ikinci el olarak satışa sunmaktır.

Yoksa bu nedenle araçta oluşan değer kaybının satıcıdan tahsili ile davacıya bu duruma katlanmasını beklemek hakkaniyet kurallarına aykırıdır.

Boyama işlemi, araçta toplam 2.000,00 lira değer kaybına sebep olmuştur. Davacı aracı aldıktan iki ay sonra sol arka çamurluğun alt kısmındaki verniğin atmasını fark edilmeseydi satıcı değer kaybı kadar sebeb(p)siz zenginleşecekti. Davalının iyi niyetle bağdaşmayacak davranışının hukuken korunması mümkün görülmemiştir.

Kaldı ki; ayıplı, defolu ya da kusurlu bir ürünü indirimli fiyata alıp almama tüketicinin tercihine ve onun iradesine bağlıdır. Kusursuz "0" km üretim bedelini ödeyerek aldığı otomobilin sonradan gizli ayıplı çıkması nedeniyle ayıbın tür ve oranı gerekçe gösterilerek, tüketiciyi hukukî ilişkinin başlangıcında düşünmediği ve tercih etmediği seçime zorlamak 4077 sayılı Yasa’nın amaç ve emredici hükümlerine aykırılık oluşturacaktır” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne ve dava konusu aracın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 17.06.2015 tarihli ve 2014/15687 E., 2015/20682 K. sayılı karar ile; davalılar vekilinin sair temyiz itirazları reddedilmiş ve “…Dava, ayıp iddiasına dayalı olarak tüketicinin açtığı seçimlik hakların kullanılması istemine ilişkindir. Bilirkişi incelemesi ile araçta mevcut bulunan boya kusurunun boyanın orjinal olması nedeniyle üretimden kaynaklı olduğu mütalaa edilmiş, mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. 4077 sayılı kanun gereğince tüketici, aldığı ürünün ayıplı çıkması halinde ayıplı malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi, bedel iadesi, ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Verilen kararın hak ve menfaatler dengesini aşırı ölçüde bozması halinde ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme hakkının da değerlendirilmesi gerekecektir. Somut olayda da iadesine hükmedilen aracın satın alındığı tarih, davacının elinde uzun zaman boyunca herhangi bir yakınma olmaksızın kullanılmış olması, ayıbın mahiyeti dikkate alındığında mahkemenin ayıp oranda hakkaniyet gereği bedel indirimi seçeneğini değerlendirmemesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

Mahkemece 03.11.2015 tarihli ve 2015/2314 E., 2015/2800 K. sayılı karar ile; ilk karar gerekçeleri tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

II. UYUŞMAZLIK

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından dava konusu araçtaki boya kusuru nedeniyle aracın ayıpsız misliyle değişimi yönünde karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

 

III. GEREKÇE

Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle "ayıp" kavramına kısaca değinmekte yarar vardır.

Tüketici hukukunda ayıba ilişkin düzenleme, uyuşmazlıkta uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 4. maddesinde yer almaktadır.

Anılan maddenin 1. fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır. Ayıplı bir malın bu hâliyle satışa çıkarılabilmesi mümkündür. Ancak bu durumda 4. maddenin altıncı fıkrasının “Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, imalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde "özürlüdür" ibaresini içeren bir etiket konulması zorunludur.” şeklindeki birinci cümle düzenlemesi çerçevesinde (ikinci cümledeki istisna saklı kalmak kaydıyla) tüketici aydınlatılmalı ve aldanmasının önüne geçilerek uyarılmalıdır.

Kanun’un 4/2. maddesinde satın aldığı malda ayıbın ortaya çıkması hâlinde alıcının seçimlik haklarının nelerden ibaret olduğu belirtilmiş olup tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Söz konusu seçimlik haklar yönünden satıcı tüketicinin talebini yerine getirmekle yükümlüdür. Maddenin üçüncü fıkrası hükmüne göre satıcı ile birlikte İmalatçı-üretici, bayi, acente, ithalatçı ve 10. maddenin beşinci fıkrasına veya 10/B maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre kredi veren, ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur.

4077 sayılı TKHK, tüketicinin ayıp nedeniyle doğan seçimlik haklarının kullanılması açısından herhangi bir sınır içermemektedir; ayıbın varlığı hâlinde tüketici seçimlik haklarından istediğini tercih edebilecektir. Ancak bazı durumlarda taraflar arasındaki ayıba ilişkin ihtilâfın çözümünde Kanun’un öngördüğü bu serbet tercih imkânı, somut olayın özellikleri dikkate alındığında adaletli bir sonuca ulaşılmasını engelleyebilir. 4077 sayılı Kanun’da bu hususa ilişkin açık düzenleme bulunmamakla birlikte Kanun’un 30. maddesinin “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır.” hükmü uyarınca bu gibi durumlarda konuyla ilgili genel hükümlere başvurmak gerekecektir.

Bu kapsamda; satıcının ayıptan sorumluluğuna ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Tekeffüle müstenit dava” başlığı altında düzenlenen 202 ve devam maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, m. 217 vd.) önem taşımaktadır.

Uyuşmazlık konusu ile sınırlı olarak söz konusu hükümler incelendiğinde; anılan maddenin ikinci fıkrasındaki “Hakim, müşterinin mebii ret davası üzerine hal icabı bey'in feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir.” hükmünde hâkime, somut olayın özelliklerine göre sözleşmenin feshi talebi adil bulunmazsa semen tenziline hükmedebilme imkânı tanındığı görülecektir.

Bazı durumlarda ise ayıba bağlı seçimlik haklar yönünden tüketicinin tercihi, ayıbın şekli, malın değeri, ayıbın ileri sürülüş süreci gibi her somut olayda farklılık taşıyan kıstaslar çerçevesinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2/2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması hâli olarak dahi değerlendirilebilecek ve hâkimin dürüstlük kuralına uygun olmayan tercihe müdahalesi gündeme gelecektir.

Hâl böyle olunca 4077 sayılı Kanun’da bu yöne ilişkin açık hüküm bulunmamasına rağmen son dönemde alınan yargısal kararlarda (örneğin Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli, 2017/13-653 E., 2017/1085 K.; 06.11.2015 tarih, 2015/13-2692 E., 2015/2487 K. sayılı kararları) tüketicinin tercihi yönünde verilecek hükmün hak ve menfaatler dengesini aşırı ölçüde bozar mahiyette olmaması gerekliliğine değinilmiştir.

Nitekim, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un hazırlanmasında da dikkate alındığı bilinen Avrupa Parlamentosu ve Konseyi 25.05.1999 tarih, 1999/44/EC sayılı Tüketici Mallarının Satımının ve İlgili Garantilerin Bazı Yönleri Hakkında Yönergesine de konu olmuş, Yönerge’nin 3/6 maddesinde ayıbın önemsiz olması hâlinde tüketicinin sözleşmeden dönemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda uygulama imkânı bulunmamakla beraber, 6502 sayılı Kanun’un 11. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.” hükmü de 4077 sayılı Kanun döneminde doğan yasal düzenleme ihtiyacına cevap verir mahiyette olması yönünden değerlidir.

Seçimlik haklarına ilişkin tercihinde tüketicinin serbestliği asıl olduğundan, hak ve nesafet dengesinin gözetiminde somut olayın özelliklerinin titizlikle değerlendirilmesi gerekliliği gözden kaçırılmamalıdır.

Eldeki davada da, satın alınan aracın sol arka çamurluğundaki soyulmanın üretimden kaynaklı gizli ayıp mahiyetinde olduğu hükme esas alınan bilirkişi raporuyla tespit olunmuş ve davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları da Özel Dairece reddedilerek bu husus kesinleşmiş; davalılar vekilinin ayıptan sorumlu olmadıkları yönündeki temyiz itirazları bu sebeple Hukuk Genel Kurulu incelemesi dışında kalmıştır.

Yapılan açıklamalar ışığında Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlık irdelendiğinde; davacı tüketici 27.08.2010 tarihinde satın aldığı sıfır aracının, çok kısa bir süre sonra çamurluğundaki verniklerin kalktığını fark etmiş, durumu yetkili servis önüne taşımış ancak sözlü taleplerinden sonuç alamayarak Bornova 2. Noterliğinin 09.02.2011 tarihli 2638 yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek davalı... A.Ş.’den mağduriyetinin giderilmesini talep etmiştir. İhtarnamenin karşılık bulmaması üzerine tüketici 30.04.2012 tarihinde İzmir Tüketici Sorunları İl Hakem Heyetine başvurmuş ve aracın misli ile değişiminin gerektiği yönünde tüketici lehine delil mahiyetindeki (4077 sayılı Kanun, m. 22/6-1. cümle gereği) 12.06.2012 tarihli karar tesis edilmiştir. Tüketici satın aldıktan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkan ve satım anında kendisinden gizlendiği çekişmesiz olan ayıp nedeniyle araçtan beklediği faydayı elde edemediğinden aracın ayıpsız misli ile değişimi yönündeki hukuken korunan arzusunu tüm bu çabalarına rağmen elde edemeyerek 02.11.2012 tarihinde eldeki davayı açmıştır.

Özel Dairece “Somut olayda da iadesine hükmedilen aracın satın alındığı tarih, davacının elinde uzun zaman boyunca herhangi bir yakınma olmaksızın kullanılmış olması, ayıbın mahiyeti dikkate alındığında mahkemenin ayıp oranında hakkaniyet indirimi seçeneğini değerlendirmemesi” bozma nedeni yapılmış ise de Mahkemece tesis edilen ilk kararda bu yön açıkça tartışılmış ve misli ile değişimin taraflar arasındaki hak ve nesafet dengesini bozmayacağı açıklanmıştır. Gerçekten de tüketici, satın aldığı aracın sıfır kilometre araçlardan haklı olarak bekleneceği üzere, hasarsız olduğu düşüncesi ile sözleşmeyi imzalamış ve bu niteliğe göre bedelini ödemiştir. Ne var ki araç satış öncesi aşamada hasar görmesi yahut kusurlu imal edilmesi nedeniyle işlem görmüş ve bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere renk farklılığı olmaması için bagaj kapağına da boya taşırılarak ve boyanın orijinalliği bozularak kusurlu onarımlarla ayıp gizlenmek istenmiştir. Oysa 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesinin altıcı fıkrasının birinci cümlesi gereği, satışa ayıplı şekilde sunulan malda bu yöne ilişkin bir açıklama ve uyarının bulunması zorunludur. Gerek ayıbın açıklanan bu mahiyeti gerekse kusurlu onarımlarla kendisinden gizlenen ayıbın satımdan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkması ve hemen akabinde tüketicinin hakkını elde edebilmek için tüm yasal yolları takip etmesi göz önünde bulundurulduğunda somut olay bakımından malın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmesinin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, araçtaki ayıbın onarım masrafı ve onarıma bağlı değer kaybı toplamının yalnızca 2.000,00TL olduğu, malın değerine kıyasla ayıbın hafifliği dikkate alındığında misli ile değişim yönünde karar verilmesinin taraflar arasındaki hak ve nesafet dengesini bozacağı, bu nedenle Özel Daire kararındaki nedenlerle direnme hükmünün bozulması gerektiği yönünde dile getirilen görüş, açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Sonuç itibariyle usul ve yasaya uygun direnme hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

 

IV. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Aşağıda dökümü yazılı (1.502,96TL) harcın temyiz edenlerden alınmasına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.09.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

 

 

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/13-563

KARAR NO   : 2019/605

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ           : Bakırköy 1. Tüketici Mahkemesi

TARİHİ                     : 21/10/2014

NUMARASI              : 2014/2023 - 2014/1059

DAVACI                    : E.Y. İ. vekili Av. M.Y.

DAVALI                    : T.H. Mobilya ve Dekorasyon Ürünleri Ticaret San. ve Tic. A.Ş. vekili Av. Z.I.G.

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.06.2013 tarihli, 2012/364 E., 2013/738 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 12.03.2014 tarihli, 2013/30505 E., 2014/6963 K. sayılı kararı ile; 

“... Davacı, 29.4.2007 tarihinde aldığı buzdolabının dondurucu kısmının 3.10.2009 tarihinde eritmeye başladığını,servis tarafından yapılan inceleme neticesinde 1.10.2010 tarihinde fanında sorun olduğu gerekçesi ile yeni fan takıldığını, bir müddet sonra yeniden arızalandığını ve servise alındığını, tamirin mümkün olmadığını ileri sürerek ayıplı mal bedeli olan 8.323,14 TL'nin ve uğranılan 950 TL masrafın aynı şekilde davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını ve bedel iadesinin koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dava, ayıplı mal nedeni ile bedelin iadesi ve masrafların istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi hükmü gereğince tüketici, satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde satıcıdan, verdiği bedelin iadesini, ayıp nispetinde bedelin tenzilini, ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını, son olarak da ürünün yenisi ile değiştirilmesini isteyebilir. Aynı Kanunun 4/4. maddesinde de, "Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. hükmü bulunmaktadır. Davacı, davaya konu buzdolabını, 29.4.2007 tarihinde satın aldığına ve yasanın öngördüğü 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra servise 3.10.2019 tarihinde başvurduğuna 2013/30505 2014/6963 göre davalının zamanaşımı itirazı da dikkate alınarak zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir...”

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili 16.04.2014 tarihli dava dilekçesinde müvekkilinin 29.04.2007 tarihinde davalı firmadan 8.323,14TL karşılığında satın aldığı buzdolabının dondurucu kısmının 03.10.2009 tarihinde arızalandığını, aynı tarihte yetkili servis tarafından işlem yapıldığını ve iç fanın değiştirildiğini, buna rağmen arızanın aralıklarla devam ettiğini, 01.10.2010 tarihinde tekrar servis çağırıldığını ve yeni fan takıldığını, soğutmama sorununun devam etmesi nedeniyle 24.11.2011 tarihinde yeniden servis çağırıldığını ve bu kez müvekkilinden 950TL tamir ücreti tahsil edildiğini, arızanın yine giderilemediğini ve 28.12.2011’de cihazın servis tarafından tamir için atölyeye alındığını, bu nedenle iyice mağdur olan müvekkilinin yeni bir buzdolabı almak zorunda kaldığını, 2012 yılı Ocak ayı içerisinde elektronik kart ve fanının değiştiği ve artık soğutmada sorunun kalmadığı söylenerek malın müvekkiline teslim edildiğini, ancak teslim edildiği günün akşamında yine terleme ve eritme yaptığı gibi metalik kurum da dökmeye başladığını, servis elemanlarının tamirin mümkün olmadığı yönünde rapor tutacaklarını söylediklerini fakat daha sonra cihazın yeniden atölyeye alınması gerektiğini belirterek 01.02.2012 tarihinde tekrar buzdolabının müvekkilinden alındığını ve hâlihazırda teslim edilmediğini, mağduriyetin giderilmesi için 22.03.2012 tarihli ihtarname ile davalıya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını, her defasında cihazın düzeleceği umuduyla oyalanan müvekkilinin artık dolabı servisten almak istemediğini ileri sürerek malda bulunan gizli ayıp nedeniyle satış bedeli olan 8.323,14TL ile tamir için tahsil edilen 950TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) hükümlerine dayanılarak açılan davada ayıptan sorumluluk için Kanun’un 4. maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, seçimlik haklardan onarım hakkını kullanan tüketicinin bedel iadesi talebinde bulunamayacağını, Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde öngörülen garanti süresi içerisinde aynı arızanın dörtten fazla meydana gelmesi şartının da somut olayda söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece dava konusu malda üretimden kaynaklı gizli ayıp bulunduğu ve hâlen ayıbın giderilmemiş olduğunu tespit eden bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, garanti süresi dolduktan sonra ürünün arızalanması hâlinde zamanaşımının işleyip işlemeyeceği konusunda Özel Daire ve Hukuk Genel Kurulunun tüketici lehine kararlarının bulunduğu, buna göre satın alınan maldaki ayıp satıcının ağır kusur veya hilesi ile gizlenmişse zamanaşımı süresinin işleyemeyeceğinin kabul edildiği, servisin tüketiciyi sonuç alamayacağı tamirlerle oyaladığı durumlarda da aynı uygulamanın söz konusu olduğu, bilirkişinin maldaki ayıbın imalat hatası olup tüketicinin faydalanmasına imkân vermeyen, süreklilik arz eden mahiyette bulunduğu yönündeki tespiti de dikkate alındığında eldeki davada zamanaşımının uygulanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; satın alınan malda garanti süresi dolduktan sonra meydana gelen ve süreklilik arz ederek giderilmesi mümkün olmayan arıza yönünden davalı satıcının 4077 sayılı TKHK’nın 4/4. maddesine dayanarak ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle zamanaşımı kavramına kısaca değinmek gerekirse;

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 125-140., 6098 Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 146-161. maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup alacak hakkının alacaklı tarafından yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmemesi hâlinde dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun kalınması sonucunu doğurur.

Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligationaturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması şarttır (Reisoğlu, S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; HGK’nın 05.05.2010 tarihli ve 2010/8-231 E., 2010/2553 K.; 3.5.2006 tarihli ve 2006/4-232 E. - 269 K. sayılı kararları).

Yargıtayın istikrar kazanmış son uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def'i olup, usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır [Kuru, s.1761; Von Tuhr,A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.; Canbolat, F.:Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nın 06.04.2011 tarihli ve 2010/9-629 E., 2011/70 K.; 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 E., 2013/1457 K.; 12.03.2014 tarihli ve 2013/4-544 E., 2013/315 K.sayılı kararları]. 

Nitekim, Türk-İsviçre öğretisinde ağırlıklı görüşün ve İsviçre Federal Mahkemesinin de, zamanaşımını maddi hukuka ilişkin bir kavram olarak kabul ettikleri anlaşılmaktadır (Erdem, M.: Özel Hukukta Zamanaşımı, 1. baskı, İstanbul 2010, s.8, dipnot 15-16).

Hem mülga BK’nın 125. maddesi hem de TBK’nın 146. maddesi ile alacak haklarının tabi olacağı genel zamanaşımı süresi on yıl olarak düzenlemiştir. Ancak madde metninde de açıklandığı üzere kanun koyucu tarafından bunun aksine yasal düzenleme yapılabilir.

Nitekim yürürlük tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 4077 sayılı TKHK’nın tüketicinin ayıp nedeniyle sahip olduğu seçimlik haklara ilişkin zamanaşımı süresini öngören 4/4. maddesi şu şekildedir:

“Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.”

Bu düzenlemeye göre ayıptan sorumluluk, ayıp sonradan ortaya çıkmış olsa dahi iki (taşınmazlarda beş) yıllık zamanaşımı süresiyle sınırlıdır. Kural bu olmakla birlikte maddenin son cümlesinde istisna öngörülmüş ve ağır kusur veya hile ile ayıbı tüketiciden gizleyen satıcının zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlığa gelindiğinde;

Davacı davalı firmadan satın aldığı buzdolabının soğutma işlevini yerine getirememesi nedeniyle 2009 yılında bir, 2010 yılında bir, 2011 yılında ise iki kez yetkili servislere başvurmuş, en son 2012 yılında yine aynı sorunun giderilememesi üzerine malı teslim almak istemeyerek davalıya gönderdiği ihtarname ile zararının giderilmesini talep etmiştir. Davalı satıcı sattığı ürünün onarımını yetkili servisler eliyle yürütmekte olup davacının tüm başvurularına rağmen arızanın giderilemediği dosya kapsamı ile sabit olduğundan somut olayda üretimden kaynaklı gizli ayıp mahiyetindeki arıza yönünden davalı satıcının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. 

Hâl böyle olunca yerel mahkemece davalının 4077 sayılı TKHK’nın 4/4. maddesinin son cümlesi hükmü gereğince davalının zamanaşımı def’ini yerinde görmeyerek verdiği direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir. 

Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi. 

 

 

 

Diğer Makaleler